11 Ağustos 2016 Perşembe

Blog'u Kapatıyorum!

Herkese merhaba,
Erasmus'u bitirip gelmemin üstünden 3 sene geçti ve bu 3 sene sonunda artık insanlara eskisi kadar yardımcı olamadığımı, Lublin'de ve bazı işlemlerde değişiklikler olduğunu ve son zamanlarda gelen sorulara artık sıkça "onu bilmiyorum" şeklinde yanıtlar verdiğimi farkettim. Anlayacağınız benim bilgilerim tazeliğini yitirdi. Bu yüzden sorular için özel olarak açtığım Facebook sayfamı bugün kapattım.
Blogu kapatıp kapatmamak konusunda hala kararsızım ama artık soru almayacağımı belirtmek istedim.
Yardımcı olduğum herkesin bana karşı olumlu dönüşlerine ve sayfamı ziyaret eden herkese çok teşekkür ederim.

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Lublin'de Yaşam

Lublin'den geleli neredeyse 2 ay olacak ama orada yazmaya fırsat bulamadığım şeyleri yazmayı bırakmadım:)
Aslında Lublin'de yaşamın nasıl olduğuna dair bir yazı yazmıştım ama gittiğim ilk zamanlardaydı, bildiklerim sınırlıydı bu kadar ayrıntılı değildi.
Yeme - İçme & Alışveriş
Yurda en yakın marketler, Carrefour Expres ve Top Market. Carrefour'da sebze - meyve adına çok şey bulamazsınız. Oradan alabileceğiniz en mantıklı ürünler; yumurta, makarna, süt, yoğurt, ekmek, meyve suyu ve su olur. Aynısı Top Market için de geçerli. Tabi bunlar küçük marketler olduğu için böyle.
Büyük marketlerden yurda en yakın ve en iyi olanı Leclerc. Bizim buradaki büyük Carrefour ve Real'ler gibi her türlü ürünü bulabileceğiniz bir yer. İlk geldiğinizde tencere, tava, tabak gibi ihtiyaçları buradan temin edebilirsiniz. Ek bilgi: Polonya'da marketlerde poşet ücretli. O yüzden ya yanınızda götüreceksiniz ya da sırt çantası gibi bir şeyle gidip ona dolduracaksınız aldıklarınızı.
Bunların dışında Biedronka var ki bizim Bim ve A-101'ler gibi. Kelime olarak uğur böceği anlamına geliyor ve simgesi de uğur böceği zaten. Neredeyse tüm ürünleri kendilerine ait. Atıyorum bir Milka çikolata bulamazsınız orada ya da Tymbark meyve suyu ama gayet düşük fiyatlara sahip. Yurda en yakın Plaza'yı geçince Shine gece kulübüne giden yolun oralarda var bir de Media Markt'ın yakınında. Ucuz marketlere 1 tane daha eklemem gerekirse o da Lidl. Biedronka gibi ünlü markaları bulamayacağınız ama ucuz olan bir market zinciri. Barcelona'da da görmüştüm.
Hazır olarak ne yiyebilirim sorusunun cevabı bir hayli fazla. Kebab adı altında sırf okulun olduğu cadde de 3 tane dönerci var. En iyisi U Mustafy bence. Polonya'da dönerler ekmeğin içine tepeleme doldurulmuş halde veriliyor, üstüne yoğurtlu bir sos dökülüp çatalla yeniliyor. Değişik gelmişti açıkçası çok da yemedik.
Bu dediğim dönerciyi geçince hemen sağdaki sokakta bir pizzacı var. Pizzernia Presto ismi. Güzel pizzaları var. Yine okulun caddesinde Çin yemekleri yapan bir yer var, hiç gitmedim nasıl bir yer olduğunu bilmiyorum. Lublin Plaza alışveriş merkezinde, KFC, Subway gibi bilindik restoranlar mevcut. Bunlara ek olarak NorthFish isimli bir çeşit balık fast-food'u olan bir restoran var orası da gayet güzel.
Bunların dışında Old Town'a doğru giderken McDonalds var. Old Town'da ise bir sürü güzel restoran, bar mevcut. Benim en sevdiğim Pub U Szewca isimli Irish bardı. Garsonlarının eteklerine kadar Irish bir yer ve içerisi mükemmel.

Ulaşım
Lublin küçük bir yer. Hava güzel olduğu sürece her yere yürümek çok zevkli ama yılın 4-5 ayı karlı geçen bir yerde alışkın değilseniz pek iyi bir fikir değil. Her yere otobüs var, her durakta hangi otobüslerin geçtiği ve saatleri yazar. Ayrıca çoğu durakta hangi otobüsün kaç dakika içinde geleceğini gösteren ekran var ve doğru çalışıyor.

GSM Operatörü
Polonya'nın en meşhur GSM operatörleri Play ve Orange. Bunun dışında T-Mobile, LycaMobile, Plus gibi operatörlerde var. Ben Play kullanıyordum ve çook memnundum. Bir kere Play'liler arası konuşma ve mesajlaşma bedava. Aylık 1 GB internet paketi 10 zloty. Ancak şöyle bir sıkıntısı var, örneğin, 20 zloty yüklediniz, o size 30 gün boyunca hattınızı kullanmanızı sağlıyor. 30 gün sonunda tekrar zloty yüklemeniz lazım, sizi arayabiliyorlar ama siz kimseyi arayıp mesaj atamıyorsunuz, geçerli olan internet paketiniz varsa o da zloty yükleyene kadar devre dışı kalıyor. Bunun dışında hiç bir olumsuz özelliği yok. Yurt dışını araması da dakikası 2 zloty.

Eğlence
Polonya deyince ilk akla gelenlerden biri tabiki de gece hayatı. Sakin bir gece hayatı yaşamak isteyenler için hemen okulun karşısındaki Sport Pub gayet uygun. İstenilen maçın kiralandığı aynı zamanda bilardo oynanabilen bir mekan. Buranın sevmediğim özelliği 00:30 gibi "kapatıyoruz" demeleri. Plaza'nın sağ tarafından girilen bir yerde Tifosi adında bir spor bar daha var orası çok daha büyük. Galatasaray - Schalke maçı vardı, Sport Pub'da yer olmayınca orada toplanıp izlemiştik mesela.
Lublin Plaza'nın içinde kapanıyor söylentileri ile ismi anılan Fantasy Park mevcut. Genelde ESN'in partilerine ev sahipliği yapıyor. İçinde 5D sinema, bowling ve bilardo var.
Okulun içindeki Kazık bar var onu nasıl unuturum inanamadım:) Pazartesileri burada kareoke düzenleniyor. Onun dışında pek hareketli bir mekan değil.
Hareketli mekanlara gelince ilk akla gelenlerden biri Shine. Bana göre gece kulüplerinin içinde en iyisiydi. Çarşamba günü bayanlara giriş ücretsiz, diğer günler 5 zloty. Cumartesi'de Exclusive Party'ler oluyordu. Aynı şekilde Cream Club'da Shine kadar iyi ve Çarşamba bayanlara ücretsiz.
Bunların dışında gitmediğim bir sürü gece kulübü var, isteyenler keşfedecektir zaten.

Makyaj & Cilt Bakım & Kişisel Bakım Ürünleri 
Bu kısım kızları ilgilendiriyor. Evet bu tarz ürünler için de gidilebilecek en doğru adres tabiki de Rossmann! Lublin Plaza'nın içinde, Old Town'a giderken 2 tane, Media Markt'a giderken 1 tane olan ve belki başka bilmediğim yerlerde mevcut.
Lublin Plaza'da Sephora mağazası ve Inglot standı var.
Ayrıca Lublin'de Yves Rocher'de var. Ben şampuanlarını kullanan birisi olarak orada bulunmasına çok sevinmiştim. Fiyat olarak da buradan daha ucuz.

Aklıma bu kadar geliyor, zamanla keşfedilir zaten. Lublin'in tadını çıkarın! :)


21 Temmuz 2013 Pazar

Triposo Uygulaması

Merhaba.
Gezilerde işe yarayan bir uygulamadan bahsedeceğim size. İsmi Triposo. Her şehir için ayrı ayrı uygulamalar halinde indirilebiliyor.(Apple ve Android cihazlar için sadece) Örnek vermek gerekirse Paris, Barcelona, Amsterdam, Roma ve daha bir çok şehir.
Uygulamaya girdiğinizde şehirden bir fotoğraf çıkıyor ve aşağıda Things to do menüsüne girerek şehirde gezilecek, yemek yiyecek, eğlenecek vs. bir sürü yer hakkında bilgi alabiliyorsunuz.


Aynı sayfada aşağıya indiğimizde şehirde saatin kaç olduğu, para birimi, hava durumu (aldığım ekran çıktısında gözükmese de) ve random o şehrin dilindeki bir sözcüğün İngilizce anlamı karşınıza çıkıyor.





Uygulamanın içinde adeta mini bir sözlük mevcut ve çok işe yarıyor. 
Yukarıda bahsettiğim Things to do menüsünde bir sürü alt başlık var. Sightseeing'de en popüler yerlerden başlayan bir liste görüyorsunuz.


Ve uygulamada en sevdiğim özellik. Çevrimdışı çalışabilen şehir haritası. İnternet bağlantısı olmadan da kullanılabilmesi gerçekten iyi düşünülmüş.


Şimdi açıkçası bu kadar övdüm ama ben bu uygulamayı çok fazla kullanamadım çünkü şarj gibi önemli bir problemim vardı o yüzden kağıt haritaları kullanmayı tercih ettim. Gezi sırasında çok kullanılamasa da gideceğiniz şehre gitmeden de gezilecek yerler hakkında bilgi sahibi olmanız bu uygulama sayesinde mümkün.


17 Temmuz 2013 Çarşamba

LUT'dan Ayrılırken

Merhaba,
Aslında LUT'dan ayrılalı 1 ay oldu ama o sıralar yazı yazmaya pek vaktim yoktu anca yazabiliyorum.
Okulun sitesinde 30 Haziran'da sınavlar bitiyor yazar ama o genelde doğru değildir. En azından bizim bölüm için değildi. Computer Science bölümündeyseniz, en fazla 2 kere sınava giriyorsunuz gerisi hep proje.
Olur da canınız erken dönmek istiyor ya da son sınıfsınız mezuniyete yetişmeniz lazım, hocalarla konuşup projeleri erken verip, notlarınızı alıp dönmeniz mümkün. Zaten çoğu ders Mayıs sonu gibi sona erdiği için sıkıntı olmadı bizim için.
Ayrılırken yapılacak işleri en basitinden 2'ye ayırdım.
1) Not Toplamak: Notları toparlamaya başlayacağınız zaman önce koordinatör hocanıza gidip Sheet of Records kağıdını alıyorsunuz. Sonrasında her dersin hocasına gidip, notunuzu alıyorsunuz. Kağıda harf ve rakam notunuzu yazıp imza atıyorlar. Burada en yüksek not 5 yani A. 4,5=B, 4=C, 3,5=D,3=E ve 2=F.
2)Clearance Sheet'i İmzalatmak: Bu işlem de biraz amele işi oluyor doğrusu. http://bwm.pollub.pl/pic/administracja/1796.pdf Bu linkteki pdf'in çıktısını Erasmus ofisinden alıp, o 6 yere imzalatıyorsunuz. Eğer okulun yurdunda kalıyorsanız size imzalarken çıkış tarihinizi soruyorlar. Celina en son imzalıyor, eğer onda olması gereken belgeler eksikse o belgeleri tamamladıktan sonra imzalıyor. En son da koordinatörünüze götürüyorsunuz, Sheet of Records ile. Koordinatörde size transcriptinizi hazırlıyor. Bizimkiler 2-3 gün sonra elimizdeydi.
Bunların dışında Türkiye'deki okulun istediğine bağlı imzalanması gereken kağıtlar var mesela benim okulum kendi sitesinden indirdiğim Certificate of Attendance isimli bir belgeyi koordinatörüme imzalatmamı istedi. Orada bulunduğumuz tarihleri doğrulayan bir kağıt. Genelde tüm okullar istiyor, dönünce verilecek geri kalan hibeyi hesaplamak için.
Polonya'dan hiç bir elektronik cihaz almadım o yüzden tax-free konusunda pek bilgiye sahip değilim.
Gitmeden önce bunlar dışında bir işlem yapmadık. Erasmusla ilgili yazılarımdan sonuncusu bu sanırım. Başka konular hakkında yazmaya devam edeceğim. Görüşmek üzere:)

Prag Gezisi

(Yine Not: Bu geziyi de 31 Mayıs - 1 Haziran tarihinde yaptım.)
Merhabalar,
Prag, Orta Avrupa'da en çok merak ettiğim şehirdi gitmek istiyordum ama bir türlü arkadaş bulamıyordum. İstanbul'a dönmeme 2 hafta kala tam umutlarım tükenmişken bir arkadaş buldum ve Krakow ile Prag'a gidebildim.
Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi 30 Mayıs gecesi 23:00 civarında bir trenle Wroclaw'a geçtik. Ertesi sabah 5 gibi Wroclaw'daydık. Gece treni olduğu için dolu değildi ve rahat rahat geldik.
Sabah 5 civarında Wroclaw Glowny'deydik. Tuvaletler bile kapalıydı. Sadece Coffee Heaven açıktı, bizde oraya oturduk hem kahvaltı ettik hem de telefonları şarj ettik.
Akşam üzeri 4'te Prag'a kalkacak otobüsümüzün terminali de tren istasyonunun hemen arkasındaydı. Bizde 4'e kadar oyalanmak ve gezmek için Information'dan bir harita alıp Wroclaw'ı gezdik.
Derken 4 gibi otobüse bindik, Viyana'ya giderken kimse gelip pasaportlara bakmamıştı. Bu sefer kontrole denk geldik.
Yolculuk güzel geçti, yemyeşil yollardan geçtik, hava da güneşliydi. Saat 7 gibi Prag'ın uluslararası otobüs terminali olan UAN Florenc'e vardık. Eurolines, Student Agency gibi bir sürü firmanın otobüsleri oradan kalkıyordu.
İndikten sonra terminaldeki Information'dan harita ve günlük metro bileti aldık. Günlük metro bileti 110 Çek Korunası (KC) yani Türk Lirası'na çevirirsek 11 TL civarı. Biz de ertesi gün o saatlerde geri döneceğimiz için hemen aldık. Sonra terminalin hemen yanındaki metro istasyonundan hostelimize gitmek için metroya bindik. Gerekli yerlerde aktarma yaptık. Artık metro haritası çözme uzmanı oldum diyebilirim.
Hostelimize giriş yaptık, biraz dinlenip bir şeyler içtikten sonra akşamdan başladık gezmeye.
İlk olarak hostelimize yürüme mesafesinde olan National Museum'u gördük, önünde de heykeller olan bir meydan vardı. Sonra oradan aşağıya doğru yürüdük. Caddede yeme - içme yerleri, çeşitli club ve gazino tarzı yerler vardı.



Derken tam olarak nereden girdik bilemiyorum ama arada bir yerde bir caddeye girdik ve orada Türk restorantı bulduk. İsmi Hanedan. Oraya girdik ve akşam yemeği yedik. Restoranda görevli birisiyle tanıştık, Prag'a okumaya geldiğini sonra orada kaldığını söyledi. Yaklaşık 10 yıldır Prag'da yaşıyormuş. Yemekten sonra Old Town'a doğru yürümeye başladık. Saat 11'e geliyordu. Old Town Meydanı ve çevresi çok hareketliydi. Astronomik saati ve diğer yerleri ertesi gün iyice gezecektik ama ilk kez akşam görmüş olduk.


Biraz daha dolandıktan sonra hostele gidip uyuduk. Gece yağmur sesi duydum uyandığımda, sabaha diner diye düşündüm ama dinmedi ve bütün gün yağmur yağdı Prag'da.
Ertesi gün kahvaltı yapıp hostelden çıktık. Yağmur tüm hızıyla devam ediyordu. Hava durumundan yağmurlu olacağını biliyordum ama o kadar çok yağmuru beklemiyordum açıkçası.
Hostelin oradan metro ile Prag Kalesine geçtik. Herkeste şemsiye ya da naylon yağmurluklar vardı. Prag kalesini gezmemiz hem büyük olduğundan hem de yağmurdan dolayı zamanımızı aldı. Kalenin içinde St. Vitus Katedrali de var. 
Kale tepede olduğu için tepeden Prag'ın fotoğraflarını çektik bol bol. Makinem maalesef profesyonel olmadığı için çok iyi çekemedim.


Kalenin etrafında hediyelik eşya satan yerler fazlasıyla vardı. Astronomik saat şeklindeki saatler çok hoşuma gitti doğrusu. Bir de kuklalar.



Kaleyi gezip bitirdikten sonra Charles Bridge'den geçip nehrin diğer tarafına Old Town'a geri döndük. Bu köprü şehirdeki en eski köprü unvanına sahip.



Köprüde çeşitli heykeller mevcuttu. Orada saymamıştım ama sonradan öğrendim ki 30 adet heykel varmış.
Charles Bridge'i geçtikten sonra yürürken solda bir yerde Bodrum Kebap(Döner de olabilir karıştırıyorum hep) diye bir yer gördük. Orası da tam anlamıyla Türk yeriydi. Yemekleri alıp üst kata çıktığımızda bizim gibi Erasmus sayesinde gezenlerle ve normal Türk turistlerle tanıştık. Oradan çıktıktan sonra hem kendime hem de arkadaşıma Hard Rock Cafe'den t-shirt almak için ve ortamını merak ettiğim için Hard Rock Cafe'ye gittik.






İçerisi harikaydı. Hele şu fotoğraftaki avizeye bayıldım. 4 katlı ve o güne kadar gördüğüm en büyük Hard Rock Cafe'ydi. (Warsaw ve Krakow dışında görmüşlüğüm yok ama neyse.)
Mağaza kısmında aldığım t-shirtleri öderken kasiyer nereli olduğumu sordu, Türkiye deyince, ben de oraya Erasmus'a geleceğim dedi. İstanbul'u falan sordu, biraz sohbet ettik ayaküstü.
Hard Rock'dan çıkınca artık astronomik saatin meşhur saat başı toplanmasına bizde katılalım ve neler oluyor görelim dedik.


3 kere falan izledik. Yaklaşık 50 saniyelik bir gösteri var. Astronomik saatin tepesine çıkılabiliyor. Ücreti 50KC. Yan binalardan birinden içeri geçiş var oradan sonra da asansörle tepeye çıkıyorsunuz. Tepeden görünen manzara muhteşemdi!








Avrupa'daki evlerin mimarilerine bayılıyorum. Polonya'da da bir üstteki fotoğrafta gördüğünüz şekildekilere benzer binalar mevcut.
Kuleden çıktıktan bir süre sonra yağmur kesildi akşam 7'ye doğru. Hayatımda hiç o kadar süre yağmur altında kaldığımı hatırlamıyorum doğrusu.
Lennon Duvarı ve Dancing House'a gitmemişsin diyenler olabilir. Dancing House'u yolda gelirken gördüm. Lennon Duvarı'na da vakit kalmadı doğrusu.
En sonunda UAN Florenc'e geri dönüp Varşova'ya giden Polskibus'a binip eve döndük.
Bu da Erasmus kapsamında yaptığım gezilerden sonuncusuydu. İyi ki gelmişim dedim kaç kere. Sizinde eğer elinizde Erasmus gibi bir fırsat varsa durmayın; bol bol gezin.

16 Temmuz 2013 Salı

Krakow Old Town ve Saltmine Gezisi

Merhabalar,
Biraz değil bayağı geç gelen 3 gezi yazılarımdan 2.si 30 Mayıs'ta yaptığım Krakow gezim.
Krakow Polonya'ya gidince mutlaka görülmesi gereken şehirlerden biri. Zamanında Polonya'ya 500 yıl başkentlik yapmış bu şehir, II. Dünya Savaşı sırasında yıkılmaktan korunmuş. 
Lublin'den sabah 5'te trene bindik Krakow için. Aktarmasız tren olduğu için 4 buçuk saatte oradaydık. Krakow'a gidince mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olan Wieliczka Salt Mine yani Polonya'nın meşhur tuz madenine gitmek için tren bileti aldık. Trenin kalkış saati 12 civarıydı. Bizde o 2 saati Old Town turu yaparak geçirdik. O gün Katoliklerin bir çeşit bayramı gibi bir şey vardı. Sokaklarda törenler düzenlendi, onları da izledik.














Old Town'da oyalandıktan sonra tren istasyonuna doğru yürürken, simit gördük. Polonya'da sadece Krakow'da varmış. Tadı bizimki ile aynı değil ama yine de güzeldi.





12 gibi Wieliczka Tuz Madeni'ne giden trene bindik. Yaklaşık 10 dk sürüyor.




Madenin girişi çok güzeldi, yemyeşil bir park, oturacak cafe tarzı yerler vardı. 



Buraları kısa bir turlamadan önce sırt çantalarımızı emanete bıraktık, giriş biletlerimizi aldık. Biletler normalde öğrenciye 38 zloty ama Lehçe olunca böyle. İngilizce ve diğer diller 58 zloty. Bir de fotoğraf çekebilme izni için 10 zloty aldılar. Yapışkan bir rozet gibi bir şey verdiler, ceketine yapıştır dediler ama tur sırasında hiç bu rozete bakan olmadı ve bu rozete sahip olmayanlar da fotoğraf çekti.
Derken saatimiz gelince sıraya girdik, herkese walkman dağıttılar. Rehberimiz oradan konuştu bizde kulaklıkla dinledik. İçeri girince yerin 55 kat dibine indik. 


Bu fotoğrafı inerken çektim, aşağıya bakması biraz korkunç. 
55 kat aşağıya indikten sonra tur rehberimiz olan bayan, akıcı İngiizce'siyle tuz madeninin tarihini, geçtiğimiz her yerin neden yapıldığını, nasıl kullanıldığını açıkladı bizlere. Dünyanın en eski tuz madenlerinden biriymiş. Madenciler çok ilkel şartlarda buradan tuz çıkarmışlar. Aynı zamanda madenin içine tuzdan şapeller, heykeller falan yapmışlar. Sıcaklık orada yaz - kış 14 dereceymiş. Yaz diye t-shirt şortla falan gitmemek lazım. 









2,5 saat süren turda ara ara dinlendik. Sonlara bir yerde "130 Metres Deep" yazıyordu, ne ara o kadar indik anlayamadım. Madenin içinde hediyelik eşya satan yerlerde vardı. Tuzdan yapılmış kolyeler falan çok güzeldi. 2,5 saatin sonunda rehberimiz isteyenlerin müzeye geçebileceğini, istemeyenlerin de çıkışa doğru gidebileceğini söyledi. Bizde doğal olarak çıkışa doğru gittik. 
Tuz Madeni turunu bitirdiğimizde saat 5'e geliyordu ve Krakow'daki meşhur Auschwitz kampı için vaktimiz kalmamıştı. Maalesef Krakow'a 1 gün ayırabildim. Biz de Old Town'a geri dönmek için 304 No'lu otobüse bindik. Polonya'da 4 aya yakın süredir Varşova ve Lublin'de sayısız kere toplu taşımaya bindim ve bir kere bile bilet kontrolüne rastlamamıştım, ilk defa Krakow'da rastladım. 
Old Town'a geri dönünce, Krakow'daki Wawel Kalesini ve Wisla nehrini görmeye gittik. 









Buraları da gördükten sonra geze geze tren istasyonuna geri döndük. Gece saat 23 civarında Wroclaw'a gitmek üzere trene bindik. Ertesi gün Wroclaw'dan Polskibus ile Prag'a geçecektik çünkü. Krakow gezisi de bu kadardı. Gidecek olanlara tavsiyem gitmişken 2-3 gün kalın, benim gibi aceleye getirmeyin.