17 Temmuz 2013 Çarşamba

Prag Gezisi

(Yine Not: Bu geziyi de 31 Mayıs - 1 Haziran tarihinde yaptım.)
Merhabalar,
Prag, Orta Avrupa'da en çok merak ettiğim şehirdi gitmek istiyordum ama bir türlü arkadaş bulamıyordum. İstanbul'a dönmeme 2 hafta kala tam umutlarım tükenmişken bir arkadaş buldum ve Krakow ile Prag'a gidebildim.
Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi 30 Mayıs gecesi 23:00 civarında bir trenle Wroclaw'a geçtik. Ertesi sabah 5 gibi Wroclaw'daydık. Gece treni olduğu için dolu değildi ve rahat rahat geldik.
Sabah 5 civarında Wroclaw Glowny'deydik. Tuvaletler bile kapalıydı. Sadece Coffee Heaven açıktı, bizde oraya oturduk hem kahvaltı ettik hem de telefonları şarj ettik.
Akşam üzeri 4'te Prag'a kalkacak otobüsümüzün terminali de tren istasyonunun hemen arkasındaydı. Bizde 4'e kadar oyalanmak ve gezmek için Information'dan bir harita alıp Wroclaw'ı gezdik.
Derken 4 gibi otobüse bindik, Viyana'ya giderken kimse gelip pasaportlara bakmamıştı. Bu sefer kontrole denk geldik.
Yolculuk güzel geçti, yemyeşil yollardan geçtik, hava da güneşliydi. Saat 7 gibi Prag'ın uluslararası otobüs terminali olan UAN Florenc'e vardık. Eurolines, Student Agency gibi bir sürü firmanın otobüsleri oradan kalkıyordu.
İndikten sonra terminaldeki Information'dan harita ve günlük metro bileti aldık. Günlük metro bileti 110 Çek Korunası (KC) yani Türk Lirası'na çevirirsek 11 TL civarı. Biz de ertesi gün o saatlerde geri döneceğimiz için hemen aldık. Sonra terminalin hemen yanındaki metro istasyonundan hostelimize gitmek için metroya bindik. Gerekli yerlerde aktarma yaptık. Artık metro haritası çözme uzmanı oldum diyebilirim.
Hostelimize giriş yaptık, biraz dinlenip bir şeyler içtikten sonra akşamdan başladık gezmeye.
İlk olarak hostelimize yürüme mesafesinde olan National Museum'u gördük, önünde de heykeller olan bir meydan vardı. Sonra oradan aşağıya doğru yürüdük. Caddede yeme - içme yerleri, çeşitli club ve gazino tarzı yerler vardı.



Derken tam olarak nereden girdik bilemiyorum ama arada bir yerde bir caddeye girdik ve orada Türk restorantı bulduk. İsmi Hanedan. Oraya girdik ve akşam yemeği yedik. Restoranda görevli birisiyle tanıştık, Prag'a okumaya geldiğini sonra orada kaldığını söyledi. Yaklaşık 10 yıldır Prag'da yaşıyormuş. Yemekten sonra Old Town'a doğru yürümeye başladık. Saat 11'e geliyordu. Old Town Meydanı ve çevresi çok hareketliydi. Astronomik saati ve diğer yerleri ertesi gün iyice gezecektik ama ilk kez akşam görmüş olduk.


Biraz daha dolandıktan sonra hostele gidip uyuduk. Gece yağmur sesi duydum uyandığımda, sabaha diner diye düşündüm ama dinmedi ve bütün gün yağmur yağdı Prag'da.
Ertesi gün kahvaltı yapıp hostelden çıktık. Yağmur tüm hızıyla devam ediyordu. Hava durumundan yağmurlu olacağını biliyordum ama o kadar çok yağmuru beklemiyordum açıkçası.
Hostelin oradan metro ile Prag Kalesine geçtik. Herkeste şemsiye ya da naylon yağmurluklar vardı. Prag kalesini gezmemiz hem büyük olduğundan hem de yağmurdan dolayı zamanımızı aldı. Kalenin içinde St. Vitus Katedrali de var. 
Kale tepede olduğu için tepeden Prag'ın fotoğraflarını çektik bol bol. Makinem maalesef profesyonel olmadığı için çok iyi çekemedim.


Kalenin etrafında hediyelik eşya satan yerler fazlasıyla vardı. Astronomik saat şeklindeki saatler çok hoşuma gitti doğrusu. Bir de kuklalar.



Kaleyi gezip bitirdikten sonra Charles Bridge'den geçip nehrin diğer tarafına Old Town'a geri döndük. Bu köprü şehirdeki en eski köprü unvanına sahip.



Köprüde çeşitli heykeller mevcuttu. Orada saymamıştım ama sonradan öğrendim ki 30 adet heykel varmış.
Charles Bridge'i geçtikten sonra yürürken solda bir yerde Bodrum Kebap(Döner de olabilir karıştırıyorum hep) diye bir yer gördük. Orası da tam anlamıyla Türk yeriydi. Yemekleri alıp üst kata çıktığımızda bizim gibi Erasmus sayesinde gezenlerle ve normal Türk turistlerle tanıştık. Oradan çıktıktan sonra hem kendime hem de arkadaşıma Hard Rock Cafe'den t-shirt almak için ve ortamını merak ettiğim için Hard Rock Cafe'ye gittik.






İçerisi harikaydı. Hele şu fotoğraftaki avizeye bayıldım. 4 katlı ve o güne kadar gördüğüm en büyük Hard Rock Cafe'ydi. (Warsaw ve Krakow dışında görmüşlüğüm yok ama neyse.)
Mağaza kısmında aldığım t-shirtleri öderken kasiyer nereli olduğumu sordu, Türkiye deyince, ben de oraya Erasmus'a geleceğim dedi. İstanbul'u falan sordu, biraz sohbet ettik ayaküstü.
Hard Rock'dan çıkınca artık astronomik saatin meşhur saat başı toplanmasına bizde katılalım ve neler oluyor görelim dedik.


3 kere falan izledik. Yaklaşık 50 saniyelik bir gösteri var. Astronomik saatin tepesine çıkılabiliyor. Ücreti 50KC. Yan binalardan birinden içeri geçiş var oradan sonra da asansörle tepeye çıkıyorsunuz. Tepeden görünen manzara muhteşemdi!








Avrupa'daki evlerin mimarilerine bayılıyorum. Polonya'da da bir üstteki fotoğrafta gördüğünüz şekildekilere benzer binalar mevcut.
Kuleden çıktıktan bir süre sonra yağmur kesildi akşam 7'ye doğru. Hayatımda hiç o kadar süre yağmur altında kaldığımı hatırlamıyorum doğrusu.
Lennon Duvarı ve Dancing House'a gitmemişsin diyenler olabilir. Dancing House'u yolda gelirken gördüm. Lennon Duvarı'na da vakit kalmadı doğrusu.
En sonunda UAN Florenc'e geri dönüp Varşova'ya giden Polskibus'a binip eve döndük.
Bu da Erasmus kapsamında yaptığım gezilerden sonuncusuydu. İyi ki gelmişim dedim kaç kere. Sizinde eğer elinizde Erasmus gibi bir fırsat varsa durmayın; bol bol gezin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder